Tarkan'ı severim. Kendisiyle şahsen tanışmadan önce özel bir sempatim yoktu, ama önyargılı değilseniz eğer, tanışıp da onu sevmemek mümkün değildir. Sahnede izleyip beğenmemek de... Tam bir profesyonel olarak dört dörtlük sahne performansları sunar. Yorulmadan, kendini esirgemeden, seyircisinin bütün beklentilerini karşılayan şovlar yapar. Yüksek ücret ve senkronsuzlukla suçlanan yılbaşı şovu da buna dahil. Parçalarının dinlendikçe daha da fazla hoşa gitme gibi bir özelliği vardır. Megastar olduğu konusunda hiç şüphe yok. Her şarkıcı hayatında 'Şımarık' gibi sınırlar aşmış bir başarısı olmasını ister. Tanıştığımızda, 'Acayipsin' döneminin hemen ötesindeydi diye hatırlıyorum. Kafamı taktığım, geçmişte kalmış ekose pantolonunu seviyordu, benim niye sevmediğimi anlamıyordu. Işıl ışıl gözlü bir uzaylı çocuktu. Her zaman olduğu gibi basınla, daha doğrusu magazin basınıyla aralarında anlaşmazlıklar vardı. Magazin basınının Tarkan'a karşı tutumu, 'Meyveli ağacı taşlarlar' özdeyişini de çoktan aşmış, benimsememekten ziyade hazmedememe şeklinde tanımlanacak bir tavır içindeler. Ancak kendilerinin de yakın plandan gördüğü gibi, maksat hasıl olmamış, Tarkan yoluna devam etmiştir. Uzun süredir sevgiyle devam ettirdiği beraberlik de ona, hem basına yansıyan kişiliği açısından, hem de sanatçı olarak olumlu katkılarda bulundu. Onu, pek de hoşlanmayarak ilk dinlediğim günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. Kişisel muhabbetten yana değil, yaptığı müzik itibarıyla. 'Metamorfoz', Tarkan'ın yıllar sonra geldiği noktayı kanıtlıyor. Kendi içine döndüğünü, kendisi olmaya karar verdiğini gösteriyor. Kendi şarkılarını yapmaya karar vermiş, çok da iyi etmiş. Bir şarkıcı beste yapabiliyorsa eğer, daha çok kendi bestelerini tercih edip kendi 'sesini' duyurma yolunu seçmeli. Gerçekten cevheri olup olmadığını sınamamaktan kaçınmamalı. Tarkan bence bu sınavdan alnının akıyla çıkmış. Dört yıl aradan sonra çıkardığı albümde 10 yeni şarkı var. Bunlardan yedi tanesinin bestesi ona ait. İki şarkı Ozan Çolakoğlu-Tarkan ortak çalışması. Bir şarkının bestesi ise Çolakoğlu'nun. Albümün prodüktörlüğünü de ikisi birlikte üstlenmiş. Yani aslında dört yıllık aradan beri de köprülerin altından çok sular aktığını görüyoruz. Buna rağmen şarkıların ritmi de, kelime tekrarı seven oynak sözleri de bize yabancı sayılmaz. Dedim ya, dinledikçe de daha çok seviyorsunuz. Albüm kapağında, Tamer Yılmaz'ın çektiği fotoğrafta ise, kısacık saçları, metal grisi takım elbisesiyle alışkın olduğumuzdan çok farklı bir Tarkan var. Bir şarkısında, belki ilk kez sosyal sorunlara da dokunacağının işaretini de veriyor. Aslında şimdilik bu sonuncusunun 'ilgi çekici' olmakla kaldığını düşünüyorum, belki de yanılıyorumdur. Görüntüsündeki değişikliğe gelince, hem değişiklik, hem değil. Tepkiyle karşılanacağını da hiç sanmıyorum, çünkü görüntüsünü ne kadar değiştirmiş olursa olsun, insana 'başka biri' gibi gelmiyor. Bazı hayranları 'eski Tarkan'ı istese de, çok geçmeden bu 'yeni'sine de alışırlar diyorum. Aynı şey 'Metamorfoz'un müziği için de geçerli. Bu arada, gerçi Tarkan albümün ilk klibini 'Vay Anam Vay' için çekti (Kıvanç Barıönü yönetmenliğinde) ama, ben olsam 'Dilli Düdük'e de bir klip çekerdim. Dillerde takılıp kalacak bir şarkı olmaya aday. Tarkan, iki kültürün çocuğudur. Gerçi bunun ezikliğini hissetmemiştir, ama ben gene de onun buradaki bazı insanlara 'acayip' gelen tavırlarının kökeninde, ona gösterilen tepkilerin kaynağında da bu ikiliğin yattığını düşünmüşümdür. Bir de farklılığının... Hem oralı, hem buralı. Ne oralı, ne buralı. Peter Pan gibi diyarsız bir çocuk. Müziğin ise baştan beri aşinası, âşığı. Tanıdıklarımın içinde, klasik Türk müziği parçalarını en doğru söyleyenlerden biridir, hakkıyla icra eder. Çocukluğundan beri müziği sevmiş, müzik yapmayı ciddiyetle istemiş bir insan Tarkan. 'Metamorfoz' onun bu yolda geldiği son nokta. Müzikten elini hiç çekmeyeceğine, daha da ileri gideceğine inanıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder